Dünya, gözbebeklerimi ölü doğuma sürükledi. Bundandır
baktığım her yerde acıyı görüşüm. Dalından kopup yere düşmüş, bir sonbahar
yaprağı olarak sürdürüyorum hayatımı. Rüzgar estikçe savruluyorum. Savrulmamı
hareket sanan insancıklar ise yaşadığımı düşünüyorlar. Oysaki ölü doğmuş
gözbebeklerim kadar ben de ölüyüm.
Yürümeye devam edebilseydim, belki benim de bir yolum
olurdu. Ama ben düştüm ve düşeli hayli zaman oldu. Yüzyıllar önce genç ve
ateşliydim. Dik başlılığım, inatçılığım, direngenliğim… Hepsini bir zamanlar
gözlerimin içinde yaşamış o çocuğun tatlı tebessümüyle anımsıyorum şimdi.
Anımsamaya devam ettikçe kaybetmeyeceğim.
Güçlü olmak istemiştim. Bu dünya patronların ve
erkeklerindi. Hepsini yerle bir etmek istemiştim. Asalete ve rezalete aynı anda
inanmıştım üstelik, ikisini de çok sevmiştim. Anımsamaya devam edebildiğim
sürece, kaybetmeyeceğim.
Güçlü olmak size kalsın, artık işim olmaz. Hem kendimi şu
rüzgara tamamen bırakabilirsem eğer, belki bir parça da huzur bulurum.
“Asaletim de sizi
olsun baylar, rezaletim de!
Beni bir sütyen
lastiğiyle asın.”
Sizin dünyanıza bıraktığı kırmızı ruj izlerinden gurur duyan
bir kadın olmaktan asla vazgeçmeyeceğim!