Bu terk edilmiş sokakta yalnız bırakılmış geceye doğru
yürüyen sarhoş bir kadınım sadece ve kendimi hepinizden çok o sarman sokak
kedisine yakın hissediyorum. Beynimdeki düşüncelerin akışına müdahale etme
isteğim gittikçe artıyor, fakat denediğimde başarılı olamıyorum. Ama sorun
değil, o kedi de diğer tüm kediler gibi beni anlıyor ve bu beni
sakinleştiriyor, yeniden. Evet, size yalan söylemeyeceğim paniklemiştim biraz,
kedinin gözlerine bakıp da “Aman tanrım onun bile beni anlayamayacağı kadar
derinlere mi battım yoksa?!” diye düşünürken.
Başka sarhoş ve yalnız kadınların, başka gecelerde bu
sokakta yürürken kaldırımlarda bıraktığı izleri takip ediyorum. Güvenli olan
budur diye. Oysa hiç de öyle değil. Güvenli kadınların izinden gideceksem eğer,
şu anda, bu saatte, evimde, Amerikan rüyası eşim, çocuklarım ve işimle uyuyor
olmalıydım. Peki ben ne yaptım? Tekinsiz sokaklarda, hayranı olduğum kadınların
izlerini kokladım. Köpekler gibi, kendi bölgemi arayarak ve başkalarının
bölgelerini öğrenerek. Kedilerin bile hayran olduğu bir köpek olmak istemiştim.
Kedi ruhlu bir köpek. Evet, ben buyum.
Kırmızı rujumun izleri bira bardağımda ve bir paket
sigaranın her bir dalında kaldı. Rujları bilmezsiniz siz, ne çok hikâye
taşırlar. Beyaz gömleklerdeki kırmızı izlerden veya şarap kadehlerine bulaşmış
melankolik dudaklardan bahsetmiyorum. – ki alsında bahsetmeliyim, çünkü
bilirsiniz, dudak izleri de parmak izleri gibidir, kişiye özel- ama benim şu anda bahsettiğim bildiğiniz kapaklı mapaklı, ambalajı yırtılarak kullanılmaya başlanan, kutulu
rujlar. O ambalaj yırtılıp, o kapak ilk kez açılıp kırmızı dudağa bulaşmaya
başladı mı yeni bir hikâye başlar. Aynı rujla kaç farklı erkek veya kadın öpülebilir?
İlle bir şeylerin hesabı tutulacaksa bununki tutulmalıdır bence.
Özellikle girmekten kaçındığım bir konu varsa o da topuklu
ayakkabılardır, çünkü ne zaman sivri topukları düşünsem kaç kişinin gözünü
oyabileceğim ama yapmadığım geliyor aklıma. Eğer şu lanet olası kaldırımdaki
yarığa ayağım takılmış olmasaydı bu gecelik de bu konudan kaçabilirdim. Fakat olan
oldu bir kere… İzler diyorum ya hani, takipçisi olduğum kadınların kaldırım
taşlarında bıraktığı; işte bu mücadeledir! O kadar kolay mı sanıyordun bir
kadının gecenin köründe o güzelim şarap kokusunu bu kaldırımlara taşımasını? Değil,
öğrenmiş oldun. Şu bluzumun önü açılıp durmasa bir de… Sonra bir de sorarlar
sana; “Neden dik durmuyorsun, kamburun çıkıyor bak!”
Evime ulaşana kadar yürümem gereken bir bu kadar yol daha var
ve ben çok yoruldum. Şuraya oturup birazcık dinlenebilsem keşke. Ama şimdi
hedefe odaklanmalıyım! Az sonra çok korktuğum tüyler ürpertici tüp geçitten
geçeceğim çünkü. Şimdiden uyarı vermeye başladı beynim, arkandan biri geliyor
mu kontrol et diye. Söylemiştim, şarap kokusunu bu kaldırımlara taşımak kolay
değil geceleri. Neyse ki sokak kedileri var yanımda. Bir şey olursa onlara
sığınabileceğimi bildim hep. Çünkü ben, kedi ruhlu bir sokak köpeğiyim ve bu
yüzden onlar bana hayranlar.
"Kedilerin bile hayran olduğu bir köpek olmak istemiştim. Kedi ruhlu bir köpek. Evet, ben buyum." Bu hoşuma giden yazının en sevdiğim cümlesi oldu.
YanıtlaSilBir eserin değeri içinde ne kadar insan taşıyorsa bir o kadar artıyor. Benim için böyle. Bu yazında beni de katmışsın o insanların içine. Bu yüzdendir ki sevdim. Şimdi diğerlerine de bakacağım.
diğerlerine de baktım. sapık gibi hepsine bir gecede yorum yapmak istemedim döndüm buraya sapık gibi yorum yapıyorum. aynalar koymuşsun blogunun her yerine. nereye baksam kendimi gördüm kaçtım. sonra geri döndüm bir daha okudum sonra yine kaçtım. farklı bir gezegene gidip benimle aynı yaşam formuna rastlamış gibi şaşırdım. ilginç..
YanıtlaSilBirinin yazdıklarımın içerisinde kendine rastlayabilmesi benim için gerçekten çok önemli. O nedenle yorumların beni gerçekten mutlu etti. Çok teşekkür ederim.
Sil